Medeni Kanun evlilik birliğinin sarsılmasını boşanmanın genel sebebi olarak öngörmüş bulunmaktadır. Evlilik birliğinin sarsılması, bir sebep olmaktan ziyade evliliğin yürümesine engel olan sebeplerin ortaya çıkması ile birlikte kendiliğinden meydana gelmiş olan bir sonuç durumundadır. Diğer deyişle evlilik birliğinin sarsılması boşanmaya sebep olan bir durumdur. Ancak bu “durum”un da sebepleri vardır. İşte bu sebepler kanunda sınıflandırılmadığı gibi aynı zamanda sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle evlilik birliğinin sarsılması genel sebep olarak ele alınmaktadır. Bunun dışında eşlerin anlaşması ve ortak hayatın yeniden kurulamaması da boşanma kararı verilmesini gerektiren genel sebep niteliğindeki hallerdir.
1- Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik)
MK. 134/1 uyarınca “Evlilik birliği, müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.” Bu fıkra 1988 değişikliğinden önce “Aralarında müşterek hayatın çekilmez hale gelmesini mucip olacak derecede şiddetli geçimsizlik baş gösterdiği takdirde karı kocadan her biri boşanma davasında bulunabilir.” şeklinde idi ve “imtizaçsızlık” genel sebebiyle boşanmayı düzenliyordu. Ancak bu dönemde uygulamada, genel boşanma sebebi maddedeki ifadeden hareketle şiddetli geçimsizlik olarak isimlendirilmekteydi. Değişiklik sonucu maddede yer alan şiddetli geçimsizlik kelimesinin kalkmasıyla birlikte yine madde metnine uygun olarak bu sebep “evlilik birliğinin sarsılması” şeklinde adlandırılmaya başlanmıştır. Ancak yeni metindeki evlilik birliğinin sarsılması hali eski metindeki şiddetli geçimsizlik ile aynı anlamdadır. Bu nedenle her iki ismin de kullanılması mümkündür. Ülkemizde boşanma davalarının %90’ında davanın hukuki sebebi olarak bu maddede düzenlenmiş olan hale (evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu gerekçesine) dayanılmaktadır. Mahkemece bu gerekçeyle boşanma kararı verilmesi için iki şartın gerçekleşmiş olması gereklidir. Birincisi evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması halidir. Evliliğin temeli ile kastedilen evlilikten beklenen temel amaç ve yararlar olduğuna göre; evlilik birliğinin sarsılması da bu evliliğin artık yarar beklenmez ya da beklenemez bir birliktelik haline gelmesidir. İkincisi ortak hayatın çekilmez hale gelmiş olmasıdır. Ortak hayatın çekilmez hale gelmesi aile birliğinin fiziki mekanı durumunda olan evin (ikametgahın) eş için gönüllü bir barınma ve ihtiyaç giderme mekanı olmaktan çıkması ve diğer eşin kendisine fiziken ve ruhen ihtiyaç duyulan kişi ( eş ) olmaktan çıkması demektir. Ortak hayatın eşlerden biri için çekilmez bir hal alması yeterlidir. Bu eş yönünden evliliğin çekilmez bir hal alıp almadığının belirlenmesinde sübjektif bir ölçü kullanılmalı ve kişinin karakteri, mizacı, yetişme tarzı, eğitim ve kültür seviyesi, sosyal konumu gibi haller göz önüne alınmalıdır. Ortak hayatın çekilmez hale gelmesi ve böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasının çok çeşitli sebepleri bulunabilir. Boşanmanın özel sebepleri olarak zikredilmiş bulunan beş hal de aslında ortak hayatı çekilmez hale getirmiş olan durumlardır. Bu beş sebebin özel olarak zikredilmiş olmasının sebebi tereddüde ve takdire fazlaca yer vermemesi ve bu nedenle kolay belirlenebilir olmasıdır. Örneğin zina nedeniyle boşanma davası açıldığı hallerde boşanmayı isteyen taraf yönünden evlilik birliği sarsılmış olmalıdır ki bu gerekçeyle boşanmayı istesin. Aynı şekilde cana kast ve fena muamele hali de gerçekte evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesi durumunda boşanma davasına sebep yapılacaktır. Nitekim uygulamada çoğu halde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu gerekçesiyle açılan boşanma davaları özel sebeplerle de açılabilecektir. Özellikle terk ve fena muamele özel sebepleri yerine evlilik birliğinin temelinden sarsılması genel sebebiyle dava açılmakta olduğu Yargıtay’ın da birçok kararından anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması kusura dayanan (kusuru gerektiren) bir boşanma sebebi değildir. Eşlerin hiç birinin kusurunun olmaması halinde dahi evlilik birliği temelinden sarsılmış olabilir. Bu halde her iki eşin de dava açma hakkı vardır. Aynı şekilde dava açabilmek için kusursuz ya da daha az kusurlu taraf olmak gerekmez. Ancak davacı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sonucunu doğuran geçimsizlik ile ilgili olarak davalıdan daha fazla kusurlu ise, davalı eşin bu davaya itiraz etme hakkı vardır. Bu hususun varlığını hakim kendiliğinden nazara alamaz. Davalı taraf davacının daha fazla kusurlu olduğunu ispat ettiği takdirde dava reddedilecektir. Bu sonuç bir kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak kazanamaması ilkesinden kaynaklanmaktadır. Bir kişinin evlilik birliğinin sarsılmasında hem daha çok kusurlu olması hem de bu duruma rağmen boşanma hakkını elde etmesi adil bir sonuç olarak. Ancak davalıya tanınan itiraz hakkı davalı tarafından kötüye kullanılmış ve evlilik birliğinin devamında davalı ve varsa çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar da kalmamışsa hakim boşanma kararı vermelidir. Böylece salt daha az kusurlu olduğunu gerekçe göstererek, aslında yürütmek istemediği bir evliliği sona erdirmekten kaçınan davalının elinden bu imkan alınmış olmaktadır. Diğer deyişle önemli olan hakimin evlilik birliğinin devamında yarar görüp görmediğidir. Devamında yarar bulunmayan bir evlilik, davalı taraf daha az kusurlu olsa ve bu gerekçeyle boşanma davasına itiraz etse dahi mahkemece sona erdirilecektir.
2- Eşlerin Anlaşması
Ortak hayatı devam ettirme konusundaki istek ve inancı kaybetmiş eşlerin karşılıklı anlaşarak evliliği sona erdirmek üzere dava açmaları halinde diğer şartlar da tamam ise hakim boşanma kararı vermek zorundadır. O halde eşlerin anlaşması gerçekte bir boşanma sebebi değil bir boşanma (dava açma) şeklidir denilebilir. Zira bu konuyu düzenleyen MK. 134/3’te de “evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması veya bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır” denilmek suretiyle aslında evlilik birliğinin temelinden sarsılması (şiddetli geçimsizlik) sebebiyle dava açılması hali öngörülmektedir. Diğer deyişle bir yıl sürmesine rağmen eşlerin karşılıklı olarak boşanmayı istemeleri halinde, şiddetli geçimsizliğin mevcut olduğu konusunda bir karine (kanuni varsayım) öngörülmüştür. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için hakim bizzat tarafları dinleyerek iradelerini serbestçe açıkladıklarına kanaat getirmeli ve ayrıca boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu konusunda tarafların önceden müzakere ederek karşılıklı kabul etmiş oldukları çözümü uygun bulmuş olmalıdır. Hakim bu çözümü uygun bulmuyorsa davayı reddetmek değil yeni bir çözüm teklif etmek hakkına sahiptir. Bu teklifi taraflar kabul ettikleri takdirde boşanma kararı verilmelidir. O halde kanun gerçekte tarafların anlaşmasını değil hakim ve taraflardan oluşan üçlünün anlaşmasını istemektedir. Bu kural hem mağdur tarafı koruyucu hem de mahkemenin konumunu ve önemini arttırıcı bir çözüm öngörmektedir.
3- Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması (Fiili Ayrılık)
Eşlerden herhangi biri yukarıda sayılmış olan boşanma sebeplerinden herhangi birini gerekçe göstererek boşanma davası açmış ve bu davanın reddine karar verilmiş fakat kararın kesinleşme tarihinden itibaren üç yıl geçmesine rağmen daha önce bozulmuş olan müşterek hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden herhangi birinin talebi üzerine mahkemece boşanma kararı verilecektir. Böylece evlilik “birliği”nin fiili ayrılık yoluyla temelinden sarsılmış ve hatta fiilen yıkılmış olduğu hallerde, kayden mevcut evliliği sürdürmenin faydalı olmayacağı gerekçesiyle boşanma kararı verilmesi öngörülmüş bulunmaktadır . Gerçekten artık fiilen sona ermiş bir evliliği şu ya da bu gerekçeyle kağıt üzerinde sürdürmenin anlamı kalmamış olsa gerekir. Bu boşanma sebebine dayanarak boşanma kararı verilebilmesi için tarafların hangisinin fiili ayrılığa sebep olduğu, hangisinin kusurlu ya da daha fazla kusurlu olduğu gibi hususlar nazara alınmayacaktır.
Beylikdüzü boşanma avukatı, Esenyurt boşanma avukatı, boşanma davanızın takibi, anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanması, nafaka arttırımı, nafaka azaltımı, velayetin değiştirilmesi, mal paylaşımı gibi aile hukukuna ilişkin bir çok davada sizlere yardımcı olmamız için iletişim bilgilerinde yer alan telefon numarasını arayarak randevu alabilirsiniz.
Beylikdüzü boşanma avukatı olarak beylikdüzü ve büyükçekmece bölgesinden ziyade avcılar boşanma avukatı, esenyurt boşanma avukatı çevresinde de çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.